Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Temmuz 2011 Salı

Ne Yapardınız?

Gazeteleri okuyorum, haberleri dinliyorum, aklıma bu soru geliyor : Ne yapardım? Onların yerinde ben olsaydım ne yapardım?... İnsan kendi içindeki her şeyi çözer de, memleketinde olan bitenden dolayı kayıpları olursa ne yapar? Nasıl çözer?

Hadi diyelim mutlusunuz, ev bark, çoluk çocuk... Bir sabah uyandınız, canınızdan çok sevdiğiniz eşiniz pusuya düşürülmüş, şehit düşmüş... Hadi bakalım, siz olsaydınız ne yapardınız? Vatan sağolsun, sevdiğim gitti ama aslan gibi oğlumuz var, büyüyecek, babası gibi memleketine göz kulak olacak... ??? öyle mi???

Kardeşiniz, canınızın yarısı... Gözleri dönmüş, ellerinde taşlar, sopalar, bir oteli yakmakla nefretlerini kusan, içindeki insanlara ölümü hak gören caniler tarafından katlediliyor... Ne yapardınız? Adalet sistemine güvenseniz ne, güvenmeseniz ne? Gitti giden... Hadi sindirdiniz, aradan 18 sene geçti... Kimse bilmez belki ama her gün onun acısıyla uyandınız, bir baktınız ki kardeşinizin adı bir anıtta, ibret olsun diye, sizin hatırladığınız gibi her gün hatırlansın diye, içinize su mu serpildi? Serpilmesin çünkü o canilerden ikisinin de adı aynı anıtta, ne yaparsınız? Katledilen de katleden de insandır aynı haklara sahiptir, kurban da katil de insandır, eşit derecede saygıyı hakederler... ??? öyle mi???

Onlarca faili meçhulün yakınları siz olsaydınız ne yapardınız?
Sınavlarda hakkı yenenlerin ana babaları siz olsaydınız ne yapardınız?
............

Selamlar

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Kıdem Tazminatına Da Mı Elveda???

Önyargı kötüdür ama maalesef her yapılmaya çalışılan düzenlemeye, her yasa değişikliğine önyargılıyım! Bugünün haberlerinden kıdem tazminatlarının kaldırılacağı yöndeki haber ise cidden bence önyargı ile yaklaşılması gereken bir haber. Haberin tamamını ekteki linkten okuyabilirsiniz :

http://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/usta-kidem-tazminatina-goz-dikti-haberi-44456

Bir bakalım, her zaman olduğu gibi mağduru koruyacakmış gibi nedenler gösterilerek, arkasından nelerin geleceğini gizlemeye çalışan ama biraz sağduyu ile okuduğunuzda mağduru daha da mağdur edebilecek bir değişiklik olduğunu görebileceğimiz, klasik "hazır gündem başkayken, aradan bunu da halledelim" mantığı güdülmüş bir düzenleme... Aynen şöyle açıklanmış “İşçilerin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli soru alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorunu, kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatı garanti altına alan bir fon oluşturularak çözülecek” (Bknz "mağduru koruyacakmış gibi nedenler"). Bakın arkasında neler geliyor : "Bu kapsamda hükümet “part time işçi”, “evden çalışma”, “çağrı üzerine çalışma”gibi işçi kesiminin büyük tepki gösterdiği çalışma modellerinin yasalara konulmasında kararlı olduğunu da ifade etmiş oldu." (Bknz " mağduru daha da mağdur edebilecek değişiklikler").

Uyanmak için artık çok geç. Daha önceki tüm yazılarımda bir umutla bazı bilgilendirmeler yapıp, aklınızın bir köşesinde bir ışık yakmaya çalıştım. Evet biraz hayalkırıklığı var ama devam edip o ışığı yakmaya daha da hevesliyim. Unutmayalım ki kaybettiğimiz her 4 sene, bize onarılması güç 15-20 sene olarak geri dönüyor...

Lütfen olanları unutmayın, unutturmayın. Gündem değişiklikleri olduğu zaman bilin ki arka planda daha büyük şeyler oluyor.

Selamlar

10 Mayıs 2011 Salı

İnternet'i Nasıl Bilirdiniz?

Şimdi sıra İnternetimizde... Blogları kapattılar, olmadı, sitelere kilit vurdular, olmadı. Özgürlük adına ne varsa sırayla kapatmayı deneyecekler, buna kafalarımız da dahil... Örümcek tutmuş beyinlerin örümcekleri artık kendi yandaşlarıyla doymuyor farkında mısınız? Ağlarıyla saracak yeni beyinler arıyorlar, sırada ben varım, siz varsınız, ses çıkarmaya çalışan, destek olan, ileride destek olma potansiyeli olan herkes bu ağlara düşürülmeye çalışılacak...

Bugün 2 siteyi takip etmeye başladım, ilki "İnternetime dokunma" : http://internetimedokunma.com/. İkincisi ise "Yasaklamak Yasaktır" : http://www.yasaklamakyasaktir.com/

Bir göz atın bakalım, sizin düşüncelerinize benzer bir şeyler bulabilecek misiniz? Bulabilirseniz ne mutlu bana...

Yasaklamak Yasaktır'daki manifestoyu çok beğendim, okumaya fırsatınız olmayabilir diye buradan aktarmak istiyorum :

MANİFESTO

Önce; blog yazmayın dediler, video izlemeyin.
Sonra şu siteye giremezsin.
Uyuma Türkiye! Elini sürdürme klavyene, DNS ayarlarına dokundurtma! Mouse’una dokunan eline dokunur.
Unutma Türkiye! Blog yazmak, video izlemek, müzik dinlemek, porno izlemek, haktır!
Yarın sokaklara gelecek engeller. Şu sokağa girme diyecekler. Yarın ülkelere gelecek engeller. Şu ülkeye gitme diyecekler. Kişilere gelecek sonra sıra. Kişiler… Sen, ben, biz. Benimle konuşmak yasak! Ve derdini anlatmak bir başkasına. Kimse kimseyle konuşmasın ve emredileni yapsın kendine.
Uyan Türkiye! Bugün internetini kirleten, yarın hayatını kirletecek. İnternetine dokunmalarına izin verme!
Yasaklamak yasaktır!
 
Bu blogu okumazlar ama ben yine de içimden geleni söylemek istiyorum : Yasaklasanız da mutlaka bir yolunu bulacağız, sayımız artarak daha da güçleneceğiz, belki de sonununuzu bu hareketleriniz hızlandıracak ve tahminimizden daha da kısa bir sürede sizin olmadığınız özgür Türkiye'mize kavuşacağız!
 
İnternetimize el uzatmasınlar diye 15 Mayıs'ta bir çok ilimizde yürüyüşler yapılacak, oralarda karşılaşmak ümidiyle,
 
15 Mayıs 2011 internette sansüre karşı yürüyüş
 
 
Selamlar 

22 Nisan 2011 Cuma

2023'den Çok Korkuyorum

2011 seçimlerine girmeden, arada en az 2 seçim daha olacakken, 2023 hedefleri açıklandı. Türkiye'de daha yarın ne olacağını bilmiyoruz, 12 yıl sonrasında bu açıklanan (sözde) hedeflere nasıl ulaşılacağı hakkında en ufak bir somut çalışma yokken bunlara inanmak biraz saflık değil mi? "Körler sağırlar birbirini ağırlar" modeline mi geçiyoruz? Sanırım öyle...

Bakalım ne demiş RTE : ''BUGÜN, BÜTÜN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ OLUMLU SEYREDEN, ENERJİSİNİ YENİDEN KAZANMIŞ, HEDEFLERİNİ YENİLEMİŞ VE 2023 İÇİN HEDEFİNİ DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİ ARASINA GİRMEK OLARAK BELİRLEMİŞ BİR TÜRKİYE VAR''... Büyük yazdım çünkü bu laflar çok büyük... Diğer büyük laflar için AKP resmi sitesine tıklamaktan gocunmazsanız linkini göneriyorum...

http://www.akparti.org.tr/forum-istanbul-hedef-2023-toplantisi-basbakan-erdoga_2442.html

Biz farklı ülkelerde mi yaşıyoruz acaba diye düşünmeden edemiyorum. Bütün ekonomik göstergeleri olumlu seyreden derken, en son hazinenin yayınladığı "Temel Ekonomik Göstergeler" raporunda yayınlanan yaklaşık 30 göstergenin neredeyse tamamına yakınında bir olumsuz bir trend görünüyor olması biraz çelişkili değil mi? Enflasyon artmış, dış borç açığı artmış, işsizlik artmış... Sizlerin kendi yorumunuzu yapabilmeniz için buyrun raporun linkini :

http://www.hazine.org.tr/ekonomi/28.04.2010.pdf

Bloglarımız dün tekrar açıldı, daha yazacak, paylaşacak çok şeyimiz olacak... Bu yazımı tekrar ısınma turu sayarak kısa kesmek istiyorum,

Selamlar

25 Mart 2011 Cuma

Bunlar Benim Konum, Yargının Konusu Değil!

"Bunlar benim konum, yargının konusu değil!" diye haykırmamız lazım tüm sesimizle. Tam tersini söyleyen Başbakana inat, olanlara inat. Bir memleket düşünün ki yönetimi ele almış olan uşaklar, her alana yayıldıkları gibi, "İleri demokrasi" adı altında bir makyaja bürünüp, işine gelenlere tabiri caizse "faraş gibi bir dil" ile savunurken, işlerine gelmeyenlere "benim konum değil" cevabını tekrar tekrar verebiliyor...

İşte biz bu memlekette yaşam, özgürlük, gerçek demokrasi kavgası veriyoruz! Basılmamış kitaplar toplatılırken, onlarca gazeteci hala hapishanede iken, Hizbullah serbest, bölücüler taş ve sopalarla sokaklardayken, biz hala ümidimizi yitirmeden inandıklarımızı savunmaya çalışıyoruz.

Bu şekilde yönetilmeye tahammül edenlere vatanımı bırakmaya hiç mi hiç niyetim yok. Herkes bir ses verdiğinde, birşeylerin düzeleceğine hala inancım var. Bu nedenle mümkün olduğunca tüm desteğimi vermeye çalışıyorum. Gelin siz de "Ben ne yapabilirim ki?" demeyin... Bir mail atın, bir blog açın, bir harekete katılın, twitter, facebook, hepsi elimizin altında, olanları paylaşın, haberdar olun, haberdar edin.

Unutmayalım, bu vatan bizim vatanımız, bu özgürlük bizim özgürlüğümüz, bizden başka kimse koruyup kollayamaz...

Selamlar

28 Şubat 2011 Pazartesi

Beşikten Mezara...

Hepimiz için aynı son geçerli. Ne kadar değiştirmek istesek de, korksak da, cesaretle göğüslesek de, sonunda aynı noktada buluşacağız. Kimi bunu bir başlangıç olarak görecek, kimi bir bitiş. Bazılarımız tekrar tekrar bu dünyaya gelmeyi hayal ederken, bazılarımız da derin bir sükunet içerisinde ne tarafa gideceğini bekleyeceğini düşünür...

Asıl önemli olan sınırlı ömrümüzde neler yaptığımız değil midir? O son nefesimizden bir sonraki gün nasıl anıldığımız? Neleri başardığımız, neleri başaramadığımız?

Benim tercihim çok akıllı, zeki, başarılı olmama rağmen, bir ulusun, bir milletin başına bazı dertleri saran birisi olarak anılmak olmazdı şahsen... Sadece bir kaç kişiye ulaşabilsem de, daima aydınlık peşinde koşan, karanlığı kovalamaya çalışan birisi olarak anılmak isterdim...

Hıncal Uluç'luk yapmayacağım, bu seferki yazım kısa olacak. Aramızdan ayrılanlara rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Ha bir de kendilerine öteki tarafta kolay gelsin diyorum...

Selamlar

24 Şubat 2011 Perşembe

Nelerden Korkmamalıyız?

  • Düşündüklerimizi özgürce ifade etmekten,
  • Atatürk rozetimizi her gün giydiğimiz giysilere iliştirmekten,
  • Kişisel düşüncelerimizi paylaştığımız medya araçlarının kapatılmasından,
  • Dekolte giymekten,
  • Kadın olmaktan,
  • Cumhuriyet kadını olmaktan,
  • Aksırıp tıksırmaktan,
  • İnandığımız şeyler adına mücadele etmekten,
  • Birkaç kişiyi daha ümidini yitirmemeye ikna etmeye çalışmaktan,
  • Aktif olmaktan,
  • Vatanımızın bütünlüğü için endişe etmekten,
  • Mini etek satın almaktan,
  • Açık saçlarımızı rüzgarda savurmaktan,
  • Fişlenmekten,
  • Yıldırma politikalarından,
  • Eşit haklar için savaşmaktan,
  • Demokratik geçinip ülkeyi yozlaştıranlardan,
  • Din ve yoksulluğu kendi ideolojileri için kullanmaktan çekinmeyenlerden,
  • Yarın tek bir hareketle işimizi elimizden alıp, yandaşını yerimize yerleştirecek güçte olanlardan,
  • Memleketi peşkeş çekip, cebini dolduranlardan,
  • Bizim gibi düşünmeyenlerden...
Bunlar yerine, bence korkmamız gereken ilk şey  : "Çocuklarımıza özgür bir memleket bırakamamak". Altına yerleştirilebilecek maddeleri size bırakıyorum...

Selamlar

18 Şubat 2011 Cuma

Biz Nerede Yaşıyoruz?

Çok değişik cümleler sarfediliyor, sürekli, değişik zamanlarda, ara ara, hiç boş bırakmıyorlar :
  • "Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değildir." Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker
  • ''Başörtüsüz kadın, perdesiz bir eve benzer. Perdesiz bir ev ise ya satılıktır ya kiralık.'' Necip Fazıl Kısakürek & Recep Tayyip Erdoğan
  • "Önce kadınların kendi dayanışmasını sağlamak gerekir. Bakıyorsun bir başörtülü bayan, kalkıp başı açık bayan için 'Ben senin haklarını savunacağım' diyor. 'Seni mahalle baskısından kurtarmak için her türlü mücadeleyi vereceğim' diyor. Ama öbür taraftan, başını örtmeyen hanım kardeşim, kalkıp başı örtülü olan için 'Ben de senin için bu mücadeleyi vereceğim' diyemiyor. İşte işin sırrı bu.'' Recep Tayyip Erdoğan
Nerede yaşıyoruz allahaşkına? Ne için savaş veriyoruz? Konu nerelere çekiliyor? Dekolte nedir? Sınırı nedir? Bunun tartışılması bile utanç verici, bakın istatistikler ne diyor?
  • Her 5 kadından 1'i hayatlarının bir noktasında tecavüz vaya tecavüze teşebbüs kurbanı oluyor. ABD'de bu sayı 4'e düşmektedir.
  • Dünya kadın nüfusunun %10'u hayatlarının bir noktasında tecavüze maruz kalıyor.
  • Dünya çapında tecavüz kurbanlarının %10'unu erkekler oluşturuyor.
  • Her 4 kız çocuktan biri ve her 4 erkek çocuktan biri 18 yaşına gelmeden cinsel istismar veya tecavüzle karşılaşıyor.
  • Tecavüz kurbanlarının %70'i tecavüzcüyü tanıyor.
  • Tecavüze uğrayan kadınların %54'ü bunu 18 yaşına gelmeden yaşıyor.
  • Güney Afrika'da hergün 147 kadın tecavüze uğramaktadır.
  • Fransa'da her yıl 25.000 kadın tecavüze uğramaktadır.
  • ABD'de her 90 saniyede bir 1 kadın tecavüze uğramaktadır.
  • Türkiye'de kadınların %35.6'sı bazan; %16.3'ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.
  • Türkiye'de her 4 saatte bir tecavüz veya tecavüze yeltenme suçu işlenmektedir.
Bu sonuçlara göre erkekler de, bebekler de, çocuklar da herhalde dekolte yüzünden tecavüzcülerin hedefi oluyorlar!!!
Şimdi bu hedef şaşırtma değildir de nedir? "Örtünün! Yoksa başınıza geleceklerden siz sorumlusunuz!" diyen bir öğretim görevlisi(!) var karşımızda... Dersine girdiği onlarca beyni zehirleyecek, bu sapkın düşüncelerini aktaracak ve içlerinden bir iki tanesi bile etkilense, dekolte olarak tanımladığı her şeyi giyen bir kadına tecavüzü hak görebilecek duruma gelebilecek. Artık üniversitelerimizde bunlar öğretiliyor...
Hadi hayırlısı,

Selamlar

30 Ocak 2011 Pazar

Benim 4 tane oldu, ah 5 olsaydı, 6 olsaydı!!!

Dedi başbakan bugün Denizli'de otobüsten halka 3-5 tl.lik oyuncaklar dağıtırken... Teyze'nin sorusu "Doğalgaz gelecek mi? Biz kömür yakamıyoruz..." Başbakan'ın cevabı "Denizli büyükşehir olacak..." Cevap yetersiz ama maalesef oyuncakları almaya devam... Şimdi bu biriken kalabalık, inandığı bir konuşmayı dinlemeye mi geliyor, yoksa evindeki çocuğuna kendi maaşıyla alamadığı ancak dağıtanın bir de dalga geçer gibi "En az 3 tane doğurun" diyerek savurduğu oyuncakları almaya mı???

Basit bir hesap yaparsak, başbakanın çocuğu 4 yerine 5 olsaydı, ailecek servetleri % 25 daha artacaktı (trilyonlardan bahsediyoruz bu arada), 6 çocuğu olsaydı % 50 artacaktı... Ucuz kurtulmuşuz!!! Her çocuk, milli servetten kaybolacak trilyonları ifade ediyorsa, gerçekten ucuz kurtulmuşuz...

Dünyanın her yerinde, halk artık dayanamayacak duruma geldiğinde, birşeylerin farkına vardığında, hakkını aramaya karar verdiğinde bazı hareketlenmeler oluyor... Mısır'da bu genç nüfusta işsizliğin % 60'lara varmasıyla, dış yardımsız ülke ekonomisi dönmemeye başlamasıyla, çocukların % 29'unun yeterli besin alamamasıyla, genç nüfusun % 75'inin sadece ilkokul eğitimi alabilecek hale gelmesiyle bu hareketlenme ortaya çıktı...  

Biz neyi bekliyoruz???

Bu rakamları kendi istatistiklerimizde görmeyi mi? Az gelişmiş bir ülke olarak sıralamalarda yer almayı mı? Bir işsiz vatandaşımızın kendisini sokaklarda yakmasını mı? "Aman ağzından yel alsın, biz o durumlara düşmeyiz" diye düşünenler olduğunu biliyorum. Böyle düşünmeyin, son 15 senedir olanlara bakın, son 5 senedir nasıl da hızlanarak her tarafın tutulduğuna, nasıl köklü değişiklikler yapıldığına bakın... Bugün 3 çocuk doğuranlar, önümüzdeki 15 senenin işsiz, eğitim düzeyi düşük, muhtaç nesillerinin yaratıcıları olacaklar... Biz ise hala doğurmaya zar zor karar verebildiğimiz tek çocuğumuzu "hangi okula, nasıl göndersek" derdinde olacağız. Hala düşünüyor, hala memleketi kurtarıyor olacağız...

Düşünmeyin artık, harekete geçin!!!

Selamlar

18 Ocak 2011 Salı

Gündem Değiştirmek Bize Nelere Maloldu???

Yine ters köşeye yattık galiba, haklı bir tepki gösterildi ama gündemin baş köşesine bu olay kondurulduğu için bu arada neler olduysa arka planda kaldı ve farkına bile varamadık... Halbuki bir süredir belli ki her şey çok önceden planlanmış programlanmış, düğmeye basılınca sonuçlar patır patır ortaya çıkıyor. Maalesef sayısı o kadar fazla ki, hepsini takip etmemizin imkanı kalmadı, çok ciddi mesai harcamak lazım... Ben bir kaçını paylaşacağım, kimbilir arka planda daha ne kararlar yürürlüğe kondu.

13 Ocak'da benzine % 2,3'lük bir zam daha geldi... Geçen sene sonunda (8 Aralık 2010) litresi 4 TL.ye yaklaşan benzin için her yerde protesto yazıları yazılırken, bakın 13 Ocak'taki zam için kimse tepki verdi mi? (mutlaka verenler olmuştur ama nerede 1 ay öncesindekilerin şiddetindeki tepkiler?) Neden? Çünkü biz o sırada Türk Telekom Arena'nın açılışında -bence çok yerinde bir tepki olan- Cumhurbaşkanı ve Başbakanın protesto edilmesini tartışıyorduk hararetle. İleri demokrasi akımının olmazsa olmazı riyakarlık herhalde ki yandaşa ayrı vatandaşa ayrı işliyor...

18 Ocak'da ÖSYM'nin yeniden yapılandırılmasını öngören yasa tasarısı Meclis'teyken AKP bir de yasa teklifi sundu. Teklifte ÖSYM Başkanı'nın atamasında Bakanlar Kurulu da devreye sokuluyor. Ayrıca İmam Hatip mezunlarına polis olma yolu da açılıyor. Hayırlı olsun, bundan sonra şeriat polisleri sırada sanırım... Filmlerde "cık cık cık" nidalarıyla izlediğimiz, başımıza gelmez dediğimiz şeyler kapıda gibi... Bundan sonra yanımızda erkek olmadan sokağa çıkamazsak, şahitliğimiz sayılmazsa -kapanmayı saymıyorum zaten-, kendi profiline bakmadan bize sürekli "sen" diye hitabeden devriyelere derdimizi anlatmaya çalışmak zorunda kalırsak suçlu kim? GS taraftarları tabi ki!!! Bu protesto yakışık aldı mı almadı mı? Terbiyesizlik mi ettiler derken yasa tasarısı teklifi sunuldu bile... Kabul edilir mi edilmez mi sizce???

19 Ocak 2007’de Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde vurularak katledilen Hrant Dink'in ölümünün 4’üncü yılındayız ama maalesef  Dink ailesi AİHM kararı uyarınca Muammer Güler ve Celalettin Cerrah’ın da aralarında bulunduğu 31 kişinin artık yargılanması için hala uğraşıyorlar. Bu arada Hizbullahçılar serbest ve ortadan kayboldular. Kim takip ediyor, hiçbirimiz... Neden? Çünkü protestoya katılanların tek tek kamera kaydından kontrol edilip stada alınmayacağını söyleyen Adnan Polat'ı kınamakla meşgulüz.

İçki yasağı, "Hür Adam" filmi vs. vs. olaylar çoktan unutuldu gitti, bazen Aziz Nesin'e hak vermemek elde değil diyorum. Ben % kaça giriyorum onu da bilemiyorum???

Selamlar

2 Ocak 2011 Pazar

Neler Geçti Başımızdan???

Her sene sonu geçen yılın bir sorgulaması yapılır ya, bu seneki olayları okuıyunca, bu blogu neden açma ihtiyacı duyduğumu bir kere daha hatırladım. Aslında önümüzdeki yepyeni seneyi düşününce, daha da çok yazmam gerektiğini farkettim.

Bu sene başımızdan neler geçti? Kaçını bir haftadan fazla konuştuk? Gündemin bu kadar hızlı değiştiği ülkemizde acaba kaçından aklımızda neler kaldı? Ben bu listeye baktığımda maalesef geri kalmış, gündemi bile karmakarışık bir ülke görürken, yine maalesef  ne vatandaşına faydalı olan, ne de "İyi ki bu ülkede yaşıyorum, gurur duyuyorum!" dedirtebilecek şeylere rastlayamamanın üzüntüsünü yaşıyorum.

Topraklarımız üzerinde oynanan oyunlar hala devam ediyor, artarak hem de... Bir Avrupa Birliği sevdası tutturmuşuz, kendimize yetecek, hatta ihraç edecek üretimi yapabileceğimiz bu verimli topraklarımızda şimdi kendi kendimizi "uyum yasaları" adı altında kısıtlıyoruz. "Van minüt" diyerek bizi temsil eden bir başbakan var. Nereden çıktığı, nereye gittiği belli olmayan ama insanların 2 senedir hapiste olduğu bir dava sürüp gidiyor, bunun tazmini nasıl olacak? Memlekete memur alınacak, skandal üzerine skandal ama düzeltilmesi için atılmış herhangi bir somut adım yok, sonucu bekleyen binlercesi dışarıda ama yüzlerce kişi tanıdık kontenjanından görevlerine başladı bile. Şili'de 1 ayı geçkin sürede tüm maden işçileri sağ salim çıkartılırken, bizim maden işçilerimizin kaderinde var ölmek ama suç onların, bu mesleği seçmeselerdi... Tabi bir de Tekel işçileri var ki, onlara söylenecek söz yok, hak aramak ne demek? Karşı gelmek ne demek? Sesimizi fazla yükseltmeyelim, yoksa bakterili et verirler piyasaya haaa!!!

İşte böyle geçti koca bir sene, buyrun size ilk 15 olayımız :

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR
1 Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği’ne giriş süreci
2 Terör olayları
3 Türkiye-İsrail krizi
4 Ergenekon Davası
5 Referandum
6 Deniz Baykal’ın şok kasedi ve istifası
7 Türban-başörtüsü tartışmaları
8 “Balyoz Darbe Planı” iddiası
9 KPSS skandalı
10 Tekel işçilerinin grevi
11 Doğal felaketler
12 Wikileaks belgeleri
13 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması
14 Maden ocağındaki patlama
15 Bakterili et skandalı

* MTM Medya Takip Merkezi'nin 2010 yılında, 2 bine yakın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde yaptığı medya takip sonuçlarından derlenmiştir.

Selamlar